Bu dünyada bizim “iyi” Müslüman olmamız için, başkasının “kötü” Müslüman olmasını gerektiriyorsa, bizim imanımızda bir problem var demektir. Kendi Müslümanlığımız nasıl imtihanımızsa, diğer Müslümanların da Müslümanlıkları bizim imtihanımızdır. Müslümanın sözü, banka teminatından güçlü olmadıkça güce tapanlar son bulmayacaklardır. Müslüman Müslümanı ihmal etmişse, düşmandan kurtulmayı düşünmesin. Düşmanın pençesinde inleyen Müslümanlar, birbirlerini ihmal eden Müslümanlardır.
Müslümanlar olarak birbirimizin cennet sebepleriyiz. Müslüman kardeşlerimizi dışladığımız miktarınca cehenneme giden yolda ilerideyiz. Biz Müslümanlar birbirimizi desteklemeyi unutunca, desteklediğimiz her şey başımıza belâ kesilir. Şunu bilelim ki; mükemmel olan Müslümanlar değil, İslâm’dır. Doğrular İslâm’a, yanlışlar biz Müslümanlara aittir.
İslâm güzeldir. Çünkü El- Cemîl’den gelmiştir. “El- Cemâli” sevenin ölçüleridir. Güzellik, yani cemal ve ihsan kavramları, Müslüman bireyin olduğu kadar, Müslüman toplum ve medeniyetlerin de en ayırt edici özelliğini, varoluş tecellisini teşkil etmektedir! Onun en temel hususiyetinin güzellik mefhumu olduğu gerçeği, Kur’an’da yer alan ve güzellik hakikatine işaret eden cemal (Nahl, 16/5.); behic, behcetü(Hac, 22/5; Kaf, 50/7; Neml, 27/60.); zinetü, tezyin (Hicr, 15/16; Kaf, 50/6 vd.); ihsan vd. kavramlarla temellenirken, bu konuda en açık bilgiyi içeren açıklama, Hz. Peygamber’in bir hadisidir.
“Muhakkak ki Allah güzeldir; güzelliği sever!” (Hakim, Müstedrek, I/26.)
Bundan ötürüdür ki; tarih boyunca Müslümanlar hep iyilik ve güzellikle bilinmişlerdir. Asırlar ve nesiller değişmiş ama Müslümanlardaki iyilik ve güzellik sevdası hiç değişmemiştir. Müslüman güzel söyler, güzel işler ve en güzel olanın kavgasını verir. “Güzele bakmak sevaptır” değil, “Güzel bakmak sevaptır.” İslâm, özü bakımından ilahî güzelliğin bir yansımasıdır. Güzellik mefhumu da, Müslüman birey ve toplumu kuşatan bir manto, namütenahi yücelikte bir sema, mutlak güzelliğe atıfta bulunan sonsuz hareli bir gökkuşağıdır. Bundan olsa gerek, Hz. Peygamber, en erdemli iman hangisidir diye sorulduğunda, “Güzel ahlak” diye cevap vermiş. (el- Müsned, Ahmed İbn Hanbel, IV/388.) Güzellik, boy atan nesil ve geleceğe hükmedecek hayırlı evlatlarda somutlaşan bir miras oldu burada. Ve yine, ona (s.a.v.) dair: “Hz. Peygamber, sevimli ve iç açıcı olmayan kötü isimleri, güzelleriyle değiştirirdi.” (Sünen-i Tirmizi, Edeb, 66.) Çünkü güzellik de, zıddı olan kavramlar gibi, sözcüklerden yola çıkarak dimağ ve gönüllere doğru hareket eder. Sonra, uhrevi bir temellendirme: “Kıyamet günü sizler, hem kendi isimlerinizle, hem de atalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Onun için, çocuklarınıza güzel isimler koyun.” (Sünen-i Ebu Davud, Edeb, 61.) Güzellik kılavuzu, doğruluk ve insicam tellalı Hz. Peygamber’in sözleri bunlar. Güzellik âdeta her şeye saçılmış bir cevher. Çünkü demektedir, adı güzel kendi güzel Muhammed, “Allah insana her işinde güzel davranmasını emredip yazmıştır. (Savaşta bile) öldüreceğiniz zaman öldürmeyi ihsan ile yapın. Hayvan keseceğiniz zaman da kesme işini ihsan ile/en güzel şekilde yapın. Kesecek kimse bıçağını bilesin ve hayvanı sakinleştirsin.” (Sahih-i Müslim, Sayd, 57.)