Bizim dışımızda bizim Müslümanlığımızdan kimse sorumlu değildir. Herkes kendi yüreğinde yaşar mevsimini; ne senin kışın başkasını üşütür, ne başkasının yazı seni ısıtır...
Bu asırda Amerika-İsrail’in ve dünya gâvurlarının istilâsına uğrayan Gazze’nin yalnızlığı ve kimsesizliği bize şu dersi vermektedir: Vicdan kaybı, kan kaybı gibidir. Vicdanını kaybeden ahlakını, adaletini ve merhametini de kaybeder. Geri de sadece çıkarcı, menfaatçi, ikiyüzlü, pısırık, eğreti, ruhsuz ve kuru bir dindarlık kalır. Yaşadığımız bugünler bunun bariz şahididirler.
İlgide, alakada, ahlakta, ailede, ticarette, siyasette, ekonomide ve cihadda Peygamberimize ne kadar benziyorsak, Müslümanlık kalitemiz de o kadardır. Peygamberi devre dışı bırakanların –rütbeleri, makamları, diplomaları unvanları ne olursa olsun- dinde herhangi bir değerleri, kıymetleri olmaz.
Haram yemeyen, yalan konuşmayan, kul hakkına girmeyen, eylemi ile söylemi çelişmeyen, insanların elinden ve dilinden emin olduğu Müslüman asırların insan güzeli olup kadrü kıymetinde asla...