İslam ümmetinin biricik lideri Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in hadis-i şerifinde dile getirdiği endişesinin boyutları hakkında bizlere yeterli ipuçları vermektedir. Bu endişe-i peygamberî, ümmetin hayatı açısından en hassas noktayı gündeme getirmektedir. Bu sebeple de fevkalade ciddî bir mesaj olarak iyi anlaşılması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, Hz. Peygamber’in endişesi, hiçbir zaman ümmet fertlerinden herhangi birinin endişesi gibi değildir. Ondan çok daha ciddidir. Hele de bu endişe, hadisimizde görüldüğü gibi çok özel ifade kalıplarıyla ortaya konmuşsa, konu üzerinde çok ciddi hassasiyet gösterilmesi gerekecektir. Hadisin bir başka rivayetinde Hz. Peygamber konuyu, “ümmetim hakkında duyduğum en ciddî endişe...” diye ifade buyurmuşlardır.
Ümmeti önemsemek, ümmet hususunda endişeler taşımak, Peygamberin yolunda yaşamaktır. İtiraf etmeliyiz ki, şu veya bu ölçüde başlangıçtan beri tarih, Hz. Peygamber›in bu endişesinin haklılığına şehadet edegelmiştir. Yani saptırıcı önderler hep gündemde olagelmişlerdir. Dinî konularda baskıcı, yasakçı ve inkârcı tutum ve uygulamalarla Müslümanları bunaltan, yanıltan ve onları inançları doğrultusunda kulluk yapmaktan alıkoyanlar, sürekli buluna gelmişlerdir. Bundan böyle de bulunacaktır.
Toplumların istikameti ve bekası, öncelikle önderlerin doğruluklarına, hakşinaslıklarına bağlıdır. (Bk. Darîmi, Mukaddime: 23) Bu sebeple de önderlerde, başta adalet olmak üzere bazı üstün niteliklerin bulunması gerekli olmaktadır. Fedakârlık bunlardan biridir: “Kim mü’minlerin yönetimini üstlenip de onlar için samimiyetle çalışmazsa, onlarla birlikte cennete giremez” (Sahih-i Müslim, İmare: 22) hadisi, bunun delilidir. Yönetimi altındakilere zorluk çıkarmamak da önemli bir yönetici sorumluluğudur. Hz. Peygamber bu noktaya şöyle işarette bulunmuştur: “Allah’ım, kim ümmetimin yönetimini üstlenir de onlara zorluk çıkarırsa, sen de onu zora koş. Kim ümmetimin yönetiminden bir görev üstlenir de onlara kolaylık gösterir, yumuşak davranırsa, sen de ona kolaylık göster.” (Sahih-i Muslim, İmâre: 19)
İslâm’da önderlik makamı, zorluk değil kolaylık makamıdır. Önder olan şahsiyet, Müslümanların işlerini kolaylaştırmak için vardır. Müslümanların inançlarını paylaşmayıp onları başka dünyalara peşkeş çekme gayretleri içinde bulunan ve bulunacak olan önderler, birer cehennem davetçileridir. Sorumluluk bakımından önderlerin en büyük avantajları, yönettikleri kişilerin kalitesidir. “Bizi takvâ sahiplerine önder kıl” (el-Furkan Sûresi/74) ayeti ve “Allah’ım, beni muttekîlerin imamlarından eyle” (Muvatta, Kur’an 43) hadisi, bu çok önemli noktaya dikkat çekmektedir. Yalnız takva sahibi olmak değil, takva sahiplerine önder olmayı istemek de her önderin düşüncesi, dileği olmalıdır. Zira her grubun önüne ya da başına geçilip kılavuzluk edilemez. Aynı şekilde her öne geçenin peşinden de gidilemez. Zira bu ilişkiler her iki taraf için, hem dünyada hem de ukbâda yükümlülükler ve sorumluluklar, mutluluklar ya da pişmanlıklar vesilesi olacaktır. Nitekim valilik isteyen Ebû Zerr hazretlerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Ya Ebâ Zer, sen zayıfsın. Emirlik büyük bir emanettir. Gereğini yerine getiremeyenler için Kıyamette utanç ve nedâmet (vesilesi) olur.” (Müslim, İmare: 16) Ümmetin idaresi, başlı başına bir emanettir. Bu emaneti yüklendikten sonra hakkını vermeyenlerin bugünü de, yarını da nedamettir. Bu nedenle saptırıcı önderlerden endişe duymak, bir iman hassasiyetidir. İslâm’da emirlik, ikame-i adalet ve icra-i ahkâm-ı şeriat içindir. İcra-i ahkâm-ı şeriattan ve ikame-i adaletten ferağat etmek, hem dünyada ve hem de ahirette nedamettir.
“Yönettiklerini sevmek” önderlerin hayırlılıklarının işaretidir. Bizi seven idareciler, bizim kendilerini sevdiğimiz önderler, bizi Rabbimizin indirdiği hükümlerle idare edenlerdir. Hz. Ömer›in haber verdiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Önderlerinizin en hayırlı ve en şerlilerini size haber vereyim mi? Sizin kendilerini sevdiğiniz ve sizi seven; sizin kendilerine dua ettiğiniz ve size dua edenler liderlerinizin en hayırlılarıdır. Sizin kendilerini sevmediğiniz ve sizi sevmeyen; sizin kendilerine la’net ettiğiniz ve size lanet eden önderler de liderlerinizin en kötüleridir.” (Tirmîzî, Feten: 77)