Allah’ın kendisine inanmamızı ve bağlı kalmamızı bizden istediği kulluk kitabımız Kur’ân’dır. Kur’ân’ın temel hedefini, “Allah’ın hükmüne ve hâkimiyetine hizmet eden beşeriyete hayırlı insanı yetiştirmek” şeklinde tanımlamak mümkündür. Bu yaklaşımın alt yapısını en belirgin şekilde sadaka-i cariye olgusunda görebiliriz. Sadaka-i cariye, İslâm’ın getirdiği infak ilkesinin hizmet anlayışına kazandırdığı önemli bir boyuttur. İslâm diyarının her tarafına serpilmiş “çil çil kubbeler”, nerede ise tamamen bu ilkenin yansımalarıdır. Köprüler, hanlar, hamamlar, şifahaneler, kervansaraylar hep birer hizmet anlayışı ürünüdür. Bunların bir kısmı günümüzde fiilî işlevini yitirmiş ise de, tarihî kimlikleri ile bize sosyal ruhumuzun geçmişimiz boyunca sahip olduğu hakka ve halka hakkın ölçüleri dâhilinde hizmet anlayışının belgeleri olarak hâlâ işlevleri sürüyor. Aslında her Müslüman Allah yoluna adanmış bir sadaka-i cariyedir.
Kendinizi Allah’ın âyetleriyle, Allah’tan gelmiş olan şeriatın ahkâmıyla mukayyed görmezseniz; hizmet insanı değil, hezimet işçisi olursunuz.
Allah’ın...