Cihad, Allah yolunda Allah için bir bayraktır. Cihad, bayrağından hayat doğar. İman ve cihad ile şekillenmiş hayat insi ve cinni şeytanları boğar. İslâm ümmeti olarak kanayan kitaplara gül götüren yağmuruz. Dinimizden başka bir sistemle idare olunmaya razı olursak cahiliyye denizinde boğuluruz.
Yaşadığımız bu zamanlar, İslâm’ın mazlûmiyet zamanlarıdır. Yani İslâm insanının, “evrensel sorumluluk şuuru”nun aşındığı, kişiliklerin cihâd ve şehadet terbiyesinden uzakta oluştuğu, dolayısıyla bedelin, hem Müslümanlar hem de tüm insanlık için hüsranlar tarzında ödendiği zamanlardır. Cihâdsız bir dünya, bedeli İslâmsızlıkla ödenen, yolu cennete çıkmayan cehennemî bir dünyadır. İslâm coğrafyası müstevli mürted ve harbiler tarafından işgal edilirken cihad cephesinde buluşmayanlar, cehennem cephesinde buluşurlar.
Allahû Teâla tarafından batıl dinlere karşı hak dinin inkılâbını gerçekleştirmekle görevlendirilen Hz. Muhammed (sav), cihâd mektebinde, Allah yolunda canfedâ cihâd erleri yetiştiren bir örnek ve önderdir. Allah Rasülu (sav), Veda Hutbesi’nde de sesini ulaştırabildiği ümmetine, bu sesi çoğaltma, başka iklimlere taşıma görevi yüklemiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Veda Hutbesi’nde şöyle buyurdu: «Beni dinleyin ve belleyin. Dediklerimi duyanlar, bugün burada olmayanlara iletsin. Benim sözümü işitip ezberleyen sonra da işittiği gibi başkasına ileten kişinin Allah yüzünü ağartsın.” (Ebu Davud, ilim, 10; İbn Mace, Mukaddime 18)
Hz. Peygamber (s.a.v.) sözlerinizi unutuyorum diyen birisine de elinden yardım iste -yaz- diyerek hadis yazmasına teşvik etmiştir. (Hatıb, et-Takyid, 65)