Deprem dediğimiz zelzele diğer musibetler gibi bir musibettir. Musibetler gönle dokunurlar. Musibetler metinler üzerinden değil, ibretler üzerinden okunurlar. Bizim hidayete ermemize vesile olan, hidayet yolundaki cehdü gayretimizi kavileştiren musibet, bizi azdıran nimetten daha hayırlıdır. Sahâbe neslinden Abdullah ibn-i Mesud (ra) der ki: “Musibet birdir. Kişi sabır göstermez, feryad ederse iki olur; birisi musibetin kendisi, diğeri de musibetin ecrinin yok olup gitmesidir. İşte asıl musibet de budur!”
Büyük zelzele; imanın zaafa uğraması, ahlâkın bozulması, Müslümanların birbirlerine güvenmemesi, Müslümanların idaresinin la dinilerin eline geçmesi, toplumun sosyal dokusunun çürümesidir. Yaşadığımız bu asır bu yönüyle bir zelzele asrıdır. Zelzele sadece toprağın yerinden oynaması değildir. Zelzele zulmün adaletin yerine geçmesi, heva adamlarının da dava adamlarının önüne geçmesidir.
“Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler...