Mustafa Çevik Milat Gazetesi

Bir aile felsefemiz var mı? 3

Ailenin Meşruiyet Kaynağı “Ortak İnsani Öz”İnsanın verili bir “ortak öz”ünü veya “insan doğası”nı kabul etmek ne anlama gelir? Ve bunun aile felsefesi açısından anlamı...

03 Mart 2018 | 436 okunma

Ailenin Meşruiyet Kaynağı “Ortak İnsani Öz”

İnsanın verili bir “ortak öz”ünü veya “insan doğası”nı kabul etmek ne anlama gelir? Ve bunun aile felsefesi açısından anlamı nedir?

Özcülük ve yaratılış arasındaki ilişki yaratmanın doğasında olan bir şeydir. Şöyle ki: Yaratma var ise amaçlılık vardır. Amaca uygunluk eylemin sınırlılığını belirler. Bu ilkeli hayat denilen ahlaktır. Ahlak eğer yapının ürünü kabul edilir ise çevreye bağımlı ve göreli demektir. O zaman ahlakın değişkenliği savunulabilir. Ama eğer ahlak icad değil de verili olanın keşfi ise onun da yaratılmış insan doğasındaki öz ile ilişkisi var demektir ve verili olan evrensel olur. Çünkü insana ve tarihe göre değişmez. 

Ahlakın evrenselliği ile “insanlık özü” birbirinden bağımsız değildir. Kadınlık ve erkeklik cinsiyet özü de “insan özü”nden bağımsız değildir. Ancak kadın ve erkek öz farkı hukuk önünde bir ayrımın temelini oluşturamaz. Çünkü adalet de bir ahlak ilkesi olarak insan özünde vardır. Ortak öz ortak hukuki muamele ister.

Özcü yaklaşım insanın yaratılmışlığını beraberinde getirir. Biyolojinin ötesinde bir ortak özden bahsedebiliyor isek bunun amaçlı olarak verilmiş olması gerekir. Çünkü biyolojinin ötesindeki bir anlam dünyası biyolojinin evrilme kurallarıyla izah edilemez. İzah etmeye kalkışanların buldukları en özgün teori “alt yapı-üst yapı” ilişkisi teorisi ve onun farklı alanlardaki türevleridir.

Aile yapının ürünü kabul edilir ise biyolojik cinsiyet eşitliği dahil her türlü değişim ve dönüşüm normal kabul edilmiş olur. Ama eğer aile anlayışı özcü ise değişim beklentisi veya müdahalesi çevrenin baskısıyla değişimden çok adalet ve  haklar konusuyla sınırlı kabul edilir. Esasen insanın özgürlük alanı da kendi doğasını dönüştürmeye yeterli değildir. Bütün insanların aklını kullanması, dil iletişimi kullanması, üzüntüleri, mutlulukları, umutları vs. her konuda benzer düşünüyor olması alışkanlık değil “ortak öz” dediğimiz şeyin bağlayıcılığı ile ilgilidir. Dolayısıyla varoluşçu düşüncede dile getirildiği gibi insan dünyaya geldikten sonra özünü oluşturuyor değildir. Öyle olsaydı bu kadar farklı coğrafyalarda yaşayan insanların benzer bir formata sahip olması mümkün olamazdı. Eğer verili “ortak öz”den  söz ediyorsak bütün insanların benzer şekilde düşünmesi, davranması ve inanmasından yola çıkarak bunu anlayabildiğimiz için.  İnsan yapının eseri diye kabul edilirse kadınlık ve erkeklik kimliği de ve dolayısıyla aile de yapının eseri olmuş olur. Eğer insan konusunda özcü isek kadın ve erkek konusunda da ve dolayısıyla aile yapısı konusunda da bir özcü anlayış ortaya koymak gerekir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bir ergen diskuru “nihilist görelilik” 10 Haziran 2018 | 277 Okunma Taammüden Satanizm 21 Mayıs 2018 | 120 Okunma Sosyal bilimler yoluyla dayatılan zihniyet 30 Nisan 2018 | 423 Okunma Sosyal bilimlerde akademik bağımlılık 31 Mart 2018 | 141 Okunma Nesne ve olay okur-yazarlığı 22 Mart 2018 | 255 Okunma