Biliyorum görelilik çağımıza ait bir sorun değil. Ama twitter filozoflarının çoğaldığı günümüzde herkesin kendi göreli fildişi kulesini kurduğu dönemde olmamız nedeniyle zannediyorum en çok bu çağın hastalığıdır görelilik ve nihilizm. Çoğu zaman aydın kabul edilen çevrelerden ve kişilerden “renkler ve zevkler tartışılmaz” “ergen diskuru” üzerinden “doğru bilgi”nin kişilere göre değiştiğini, herkesin kendine ait hakikat anlayışı olduğunu ve bir tek hakikat söyleminin totalitarizm olduğu şeklinde bir üsluba rastlamak mümkündür. Öyle ki ahlak, hukuk, din, bilim, edebiyat vs. hangi konuyu konuşursanız karşınıza bir görelilik sarmalını dikerler. Neyi savunursanız savunun, ne kadar makul ve tutarlı olursa olsun en saçma düşünce ile eşdeğer kabul edilip “renk” ve “zevk” tartışılamaz şeklinde bir ergen tutumu ile berhava edilebiliyor sizin söyledikleriniz. Peki acaba öyle midir? Yani her şey göreli midir? Her şey zamana ve mekana göre değişiyor mu? Hakikat varlıkların/nesnelerin kendisine değil durumuna ilişkindir. Bilmeye ait bir kavramdır. Bilen ile bilinenin ilişkisine dairdir. Eşyanın (varlık-nesne-durum) “hakikati”ni ilk bakışta göremiyoruz. Onun için hakikat ilk bakışta görülemiyor deyip görünen gerçeklik (zevahir) ile hükmetmek hakikat arayışını terk etmek aynı zamanda onun önemsememektir de. Peki önemseyince, yani eşyanın (varlık-nesne-durum) hakikatini anlamak için yola çıktığımızda elde edebiliyor muyuz? Belki evet belki hayır. Ama kesin olan bir şey var ki eşyanın ne olduğuna dair bir durumu vardır. Yani bir varlığın “nedir?” sorusuna karşılık gelen ontolojik durumu illaki vardır. Bize düşen eşyanın hakikatinin peşine düşmektir. Onun için Peygamber “Allah’ım bana eşyanin hakikatini göster” diye dua etmiştir. Eşyanın/şeylerin hakikatinin Allah ve Din ile ilişkisinin olduğunu düşünüyorum. Aslında Allah ile ilişkisi olmayan hiçbir şey yoktur bence. Nitekim Greklerin “hakikatin üstünü açmak” dedikleri Aletheia kavramının tersi demek olan “hakikatin üstünü örtmek”...