Bu gün bilim ve ahlak veya bilim ve etik konusundan söz edildiğinde akademide neredeyse sadece etik sorunlar söz konusu edilir. Yani bilimde etik sorunlar veya etik ihlaller veya bilimsel etik kurulları genellikle yapılan bilimsel araştırmaların evrensel ahlak kurallarına ve bilimsel araştırma yöntemlerine uygun olup olmadığı araştırılır. Bilimin amacı veya niçin bilim yapıyoruz konusu daha çok bilim felsefesi çevrelerinde yapılan eleştirilerden ibaret kalmaktadır. Bilim felsefesi bağlamında yapılan bu eleştiriler çoğunlukla gereksiz ve detaylı araştırmalar gibi küçümsenir. Oysa insanın içinde yaşadığı ve bir parçası olduğu evreni veya doğayı anlamanın şekli kadar amacı da önemlidir. Doğa ile olan ilişkimizi genellikle ahlaki sorgulamadan geçirme gereği duymayız. Hepimiz biliyoruz ki bu gün dünyada karşılaştığımız azımsanmayacak düzeyde kimi sorunlar da aslında bilimin ve teknolojinin ürünüdür. Doğrudan her birimiz hem zihinsel ve hem de fiziksel olarak teknolojinin işgaline uğramış durumdayız. Ve giderek ürkütücü boyuta ulaşma olasılığını öngördüğümüz bu sorunların bilimin amacı ile ilişkili olduğunu da her birimiz rahatlıkla anlayabiliriz. Teknoloji hayatımıza kolaylık getirmekle birlikte bütün insanlığı ve gelecek nesilleri tehdit eden savaşlara, çevre kirliliğine, özel hayatın gizliliğini tehdit etmeye, istihdam sorununun büyümesine, zehirli gazların yayılmasına, genetik gıda kirlenmesine vs. neden olmaktadır. Bütün bunların aslında tek nedeni bilimsel ve teknolojik araştırmalara yüklenen amaç ile ilgilidir. İnsan yaşamı sera gibi yapay bir doğa ile çevrelenmiş ve gerçek doğa ile ilişkisi kesilmiştir. İnsanın doğayla irtibatının kesilmiş olması onu nefessiz bırakmıştır adeta. Bu gün bütün dünyada insanlar bilim ve teknolojinin yanlış ve hoyratça tasarrufları nedeniyle mutsuzdur. Günümüz insanı için artık “doğa” sömürülmesi ve ele geçirilmesi gereken bir alandır. Anlaşılması ve huzur kaynağı olarak görülmesi gereken bir kaynak değildir. İçinden çıktığımı...