Türkiye dün sabah saatlerinde darbeleri, uğursuz darbe geleneğini ve kendisini milletin yerine koyan alışkanlığı tarihe gömdü. Bütün darbeler yanlış, bütün darbeler er ya da geç başarısızlığa mahkumdur ama 15 Temmuz’un kalemi tarih nezdinde sadece birkaç saat içinde kırıldı.
Büyük bir ihanet ve akıl dışı bir kalkışma bizatihi millet
tarafından mağlup edildi. Ne kadar övünsek, ne kadar gurur duysak
ve başımızı ne kadar yukarı kaldırsak hakkımızdır. Evet, bunca acı
tecrübeden sonra bir daha darbeye maruz kalmak gurur inciticidir.
Ama madem bu devirde, bu ülkenin kalbine hançer sokmaya niyetli bir
cunta çıktı; o zaman muhteşem bir cevap gerekiyordu. Meydanlara
çıkarak, her köşede, her sokakta demokrasiyi ayağa kaldıran millet
o ihtişamı tarihe kazıdı.
Bu ülkenin vatandaşı olmanın heyecan ve mutluluk verdiği bir geceye
şahit olduk.
Biz kazandık ve yıllardır devletin hücrelerine sızmış, sinsice hukuk sistemini kemiren paralel güruh ebediyen mağlup oldu. O güruhun şahsında darbe sonsuza kadar bu topraklardan kovulmuştur. Millet bırakın darbeye bir daha tahammül etmek, demokrasi üzerinde gölge dahi istemediğini göstermiştir. Emir komutayı hiçe sayan cuntaya karşı vicdanının ve ahlakının emriyle hak ettiği cevabı verdi.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlı ve türlü darbelerle sınanmış liderliği olmak üzere iktidar ve muhalefetin müşterek iradesi ve tavrı, darbeyi yerle bir etti. Fikirler, görüşler, kimlikler ne olursa olsun demokrasinin asgari müşterek olduğu görüldü. Mesele demokrasi ve hukuk sisteminin üstünlüğü olduğunda herkes aynı sırada saf tuttu.
Bugün acılarımız var, yüreğimizi yaralayan, bizi acılara boğan kayıplarımız var çünkü darbeye kahramanca direnirken canını veren şehitlerimiz var. Ama o acılar gururumuz da olacak. Onlarla aynı çağda, aynı zamanda, aynı topraklarda yaşamış olmanın onurunu taşıyacağız. Hepsi, nesiller boyu imrenilecek bir hatıranın sembolleri olmak bahtiyarlığına eriştiler.