Bir daha yaşanmaması temenni edilecek bir gün varsa o 15 Temmuz’dur. Geriye doğru gidip 27 Mayıs’ı, 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı da listeye eklemek gerekir. Çok partili hayatın kısa tarihine ağır hasarlar yükleyen bu günler ve süreçler Türkiye’nin hak etmediği askeri vesayetin berbat tezahürleri olarak anılmaktadır, anılacaktır. Hepsi ülkenin siyasal, sosyal, ekonomik ve akademik gelişmesine engel olmuş, telafisi imkansız acılar yaşatmışlardır. Ülkeyi, sivillerin değil askerin daha iyi idare edeceği, sorunları demokrasinin değil otokrasinin çözeceği gibi çağdışı bir anlayışın eseri olan darbeler sadece Cumhuriyet tarihinin değil, topyekün tarihimizin karar lekeleridir. 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi teşebbüs aşamasında kalmıştır ve böylelikle zihinlere darbelerin sonunun geldiği duygusunu yerleştirmiştir. Çünkü toplum, girişimin kimden geldiğine bakmaksızın elbirliğiyle darbeye karşı durmuş ve sahip olduğu iradeyi korumayı başarmıştır. Böyle bir reaksiyon, 27 Mayıs dahil hiçbir darbede yaşanmamıştı. Öyle olduğu için; öncekiler tepkisizlik nedeniyle neticeye ulaşırken, 15 Temmuz sokaklarda boğulmuş bir gecede tarihin çöp sepetine atılmıştır. Darbeye muhatap olmak ne kadar tatsız ve itibar zedeleyiciyse, o darbenin millet marifetiyle bertaraf edilmesi de o kadar gurur vericidir.