Suriye’de, Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon fikri önümüzdeki döneme ilişkin en önemli konu olmaya devam ediyor. Son günlerde daha az konuşulur olması bu gerçeği değiştirmiyor. Uluslararası planda haklı olup olmamak, böyle bir operasyonun zorluğu ve riskleri yahut da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eş zamanlı ve şartlı olarak IŞİD ile mücadele sorumluluğunu da almış olması, elbette dosyanın ağırlığını artırıyor. Durumun hassasiyetini ve atılacak adımın zorluğunu önemli ölçüde değiştiriyor. Siyasi kararlılık ne kadar güçlü olsa da askeri ve diplomatik boyutların nitelik ve nicelik değiştirmesi son derece önemlidir. Ne var ki Türkiye için sınır boyunca uzanan ve sınırın aşağısında da ciddi bir derinlik kazanan bölgede PYD/YPG sahasının bulunması bir gurur meselesi haline geldi. Aynı zamanda da bir güvenlik meselesi… En başından Suriye’de bugünkü kadar geniş olmasa da belirli bir hacme sahip Kürt bölgesini himaye altına alıp muhtemel riskleri bertaraf etmek seçeneği dışlandığı için bugünkü itiraz kaçınılmaz oldu. Afrin’de de bu yapının geleceğine yönelik doğrudan ilk operasyon yapıldı. Ankara, Suriye’de istediği sonucu alamadı; üzerine bir de içeride 40 yıldır mücadele verdiği bir örgütün yönetiminde şekillenen bir yarı devleti kabullenemiyor. Gelinen noktada, silahlar defalarca ateşlendikten sonra da kabul etmesi mümkün görünmüyor.