Fazla bilinmezlik, aşırı belirsizlik siyaset için de demokrasi için de hayırhah değildir. Sabah kalktığımızda ne olacak, haftaya neler yaşayacağız soruları arttığında veya o iş göründüğü gibi değil rüzgarları esmeye başladığında belki bizim meslekte işler açılır ama memleketin işleri kapanmaya başlar.
Bir ülkenin de bir demokrasinin de kalitesini artıracak olan öngörülebilir, hesaplanabilir, tahmin edilebilir olmaktır. Eğer harp halinde değilsek manzaranın berrak olmaması için hiçbir sebep olmamalıdır. Manzara berrak değilse ortadaki belirsizlik ve gerilim şeffaf ve hukuki de değildir.
Malum, AK Parti iktidarları yılları ülkeyi en çok şikayet ettiğimiz belirsizlik ve öngörülemezlikten çıkarmıştı. Yüksek yargının “hukuk tanımaz” aşırı siyasi kararları ve kanunda tanımlanmış durumların bile suistimalle değiştirildiği çok vak’alar yaşanıyordu. AK Parti esasen, hukuku siyasetin emrine verme geleneğinin anti-tezi olarak büyüdü ve halkın desteğini kazandı. Bu sayede, tamamen yozlaşmış yargı sistemine itimadı da bir parça geliştirmeyi başardı. Kurumsal olarak bizatihi AK Parti ve başta Erdoğan olmak üzere parti kadrolarının yargı karşısındaki mağduriyeti de toplumun bu mücadeleye desteğini artırdı.
***
Toplamda vesayetle mücadele olarak tanımlanabilecek dönemin asker ve bürokrasiyle birlikte üç ana ünitesinden biri de yargıydı.
Bugün ise Türkiye yeni bir belirsizlik dalgasıyla karşı karşıya. Bu kadar belirsizlik ve öngörülemezliğe de toplumun omzuna bu kadar yük yüklemeye de gerek yoktur.
Dokunulmazlığın nasıl kalkacağı önceden belirlenmiştir; öyle kaldırırsınız.
Siyasi partilerin kongreleri nasıl yapılır onyıllardır bellidir, öyle yaparsınız.
Partilerin başkanları nasıl gelir nasıl gider aşikardır, öyle gelir öyle giderler.
Veyahut da anayasa nasıl yapılır; hiç olmazsa nasıl yapılamadığından bellidir; o usulü bulur, yaparsınız.
Büyük ya da küçük herhangi bir adım için bütün sistemi baştan ayağa silkelemeniz gerekmez.