İslam İşbirliği Teşkilatı İstanbul toplantısının sonuç bildirisindeki en önemli nokta, ABD yönetiminin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararına yönelik yazılan şu cümledir: “ABD Yönetimi bu yasadışı beyanın geri çekilmemesinden doğacak tüm sonuçlardan bütünüyle sorumlu tutulacaktır. ” *** İslam ülkelerinin Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak tanıması da şüphesiz önemlidir ama bilindiği gibi bu karar ilan edilmemekle birlikte zaten bütün dünya tarafından öteden beri benimsenmektedir. 1967 sınırları esasına bağlı iki devletli çözüm Doğu Kudüs’ü başkent olarak tanımaktadır. İslam ülkeleri ile birlikte, Avrupa Birliği ya da Çin bile çok kez bu pozisyonu teyid etmişlerdir. Daha açık ifadeyle daha aşağısına razı olan tek bir İslam ülkesi ve AB ülkesi zaten yoktur. Hatta, Kudüs’ün tamamının ortak başkent olarak kabul edilmesi ve özellikle Batı Kudüs’ün sadece İsrail’e bırakılmaması da bir müzakere pozisyonudur. Bu noktada Trump yönetiminin İsrail’e sunduğu imkan sadece bir politik destek değil, tarihsel bir sorunu çözüm ihtiyacından arındırmaya kadar varacak geniş bir kredidir. Yani, onyıllardır müzakere ile halledilemeyen bir büyük problem tek imza ile aşılmıştır. ABD’nin imzası neden bu kadar önemli diye soranlara, Kıbrıs sorununun ateşli günlerinde bir Amerikan uçağının Ercan Havaalanına inmesinin dört gözle beklendiğini hatırlatalım. ABD jest olarak bir yolcu uçağı gönderecek olsa neredeyse Annan Planı’nın sağlayacağı politik imkanlar kadar imtiyaz kazanmış olacaktık.