Sistem değişikliği gibi devasa bir siyasal perspektifi içeriyor olsa da anayasa düzenlemesine dair referandum sürecinde en verimli yolun ne olduğunu tartışamayacağımız anlaşılıyor. Esasen bu tartışmanın yapılması gereken zamanda; yani Meclis oylamaları ve öncesinde bu imkan değerlendirilemedi. İktidar, kendisi açısından doğru bir taktikle tartışmayı istemedi, muhalefet de bir türlü konuşmanın frekansını bu noktaya çekemedi. Şimdiden sonra, sandığa giderken de sistemi veya idealin ne olduğunu değil ancak siyasal duyguları, ideolojik aidiyetleri, vesaireyi konuşabiliriz. Nitekim, seçmenin sandıkta vereceği karar da büyük ölçüde bu aidiyetlerin tezahüründen ibaret olacaktır.
***
Sistem tartışması ıskalanmış olmakla birlikte neyse ki şu sıralar, “ihanet” ve “vatanperverlik” eksenindeki siyasal çatışmanın temposu bir nebze düşmüştür. Siyasal aktörlerin gerçekte ne düşündüğünü bir kenara bırakarak sandıkta evet diyenin de hayır diyenin de eşit saygıya layık olduğunu söyleyebilecek noktaya yaklaştık. İki tercihin de saygıya değer olduğu ve sonuç ne çıkarsa çıksın iki durumda da ülkenin bölünmeyeceği mutabakatı oluşmaya başladı. Aksi de düşünülemez zaten. Türkiye gibi bir ülkenin kaderi sandıkta başlayıp bitemeyeceğine göre gayet tabii ki netice ne olursa olsun her durumda iyi bir ülke olmanın yolu elbette bulunacaktır. Temel tartışmayı ıskalamamış olsak, rahat ve önyargısız konuşup tartışabilmiş olsak böyle kaygılara yer olmadığını zaten biliyor olacaktık.