16 Nisan’dan hemen sonra ülkenin ihtiyacı olan şey topyekün ve hissedilir bir “onarım”dı. Henüz böyle perspektif oluşmuş değil ama ihtiyaç büyüyerek devam ediyor. Rutin olarak zaten gerekli olan böyle bir hamleyi, ilaveten 15 Temmuz darbe girişimi ve terörle mücadele süreçlerinin ürettiği atmosfer de zorunlu kılmaktadır. Hukukun ve demokrasinin güçlenmesi, hasar gören bölgelerinin tamiri şarttır. Bununla birlikte, Türkiye’nin FETÖ ile mücadelede gevşeme veya yumuşama seçeneği de yoktur. İkisi birden kolay süreçler değil ama artık ertelenemez… Türkiye, zannettiğimizden çok daha fazla uluslararası sisteme entegre bir ülkedir. Sadece 2023 hedefleri bile bu entegrasyonun boyutunu ve hacmini ortaya koyuyor. Daha çok üretmek, daha çok satmak, daha fazla ürün geliştirmek ve bütün bunları yaparken de sermaye biriktirmek gibi muazzam hedefleri olan bir ülke dünyayla yakın ve sürekli temasa mecburdur. Çin ya da Rusya veyahut petrol zengini küçük bir ülke olmadığımıza göre işbirliğinin yolu da önce demokrasiden geçer. Güçlü ve güvenilir hukuk sistemi ile istikrar vadeden bir demokrasi bu yüzden Türkiye için refah demektir.