Bütün toplumlar ama bilhassa bazı toplumlar kaçınılmaz olarak büyük ufuklara yönelmek ve iyi bir gelecek için iddialı hedefler koymak zorundadır. Çıtayı yükseğe koymak; refah ve güvenlik için olmazsa olmaz bir şarttır. Özellikle, yeryüzünde dengelerin, imkan ve fırsatların, dolayısıyla risklerin de sık el değiştirdiği bir dönemde hem iddialı hem de gerçekçi hedefler kaçınılmazdır.
Türkiye de o “bazı” toplumlardan birisidir. Jeopolitiği ve tarihi mirasıyla sıradışıdır. Bu kategoride tek değildir ve “dünya bir yana biz bir yana” retoriğine koşmanın da manası yoktur ama en azından yerinde sayamayacak kadar sıradışıdır. Çevresindeki negatif faktörler kadar, içeride başta Kürt meselesi olmak üzere bir türlü çözülemeyen ana meseleleri nedeniyle her zaman refah garantisi üretmek zorundadır. Farklı siyasi ve etnik kökenlerin; bilhassa son dönemde keskinleşen gerilimin sevk ve idaresi için sürekli ekonomik büyüme ve daha iyi bir gelecek prensibinin dışına çıkma şansı yoktur. Nitekim, AK Parti’nin toplum üzerindeki siyasi gücü de bu gerçeği bilip, yönetebilmesindendir.
***
Ancak tek faktör refah ve güvenlik sahalarında kalkınma başarısı değildir. Demokrasi ve hukuk en temel ve vazgeçilmez unsurlardır. Öngörülebilir ve güvenilir bir hukuk sistemi olmaksızın olağan kalkınma düzeninin devamı mümkün değildir. Dahası, hukuk ve demokrasinin tahrip olduğu ortamda zihni berrak ve mütebessim bir toplumdan söz edemeyiz.
Şimdi yeni “yeni bir dönem”in eşiğindeyiz… O zaman bu prensipleri hatırlamanın, sadece hatırlamanın değil altını kalın çizmenin de zamanıdır.
Yeni dönemden kasıt sadece 65. Hükümet’in işbaşı yapması değildir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son açıklamasına gidip, AK Parti’nin de kendisinin de ana hedefi olan başkanlık sistemine ilişkin yeni yaklaşımına da bakmak gerekiyor.
Erdoğan, başkanlık bahsinde şöyle diyor:
“Parlamentonun yeterli sayıyı yakalaması lazım ki, bu iş çözülebilsin. Eğer yeterli sayıyı yakalayamıyorsa, biz burada cumhurbaşkanı ve başbakan olarak uyum içerisinde milletimize hizmeti sürdürürüz.”
Bu yaklaşım, başkanlık olmasa veya gecikecek olsa bile, tesis edilmekte olan sistemin başkanlığa yakın bir verim üretebileceğini teyid ediyor.
“Yeni” sıfatını bihakkın taşıyan bir döneme girmiş bulunuyoruz. Cumhurbaşkanı’nın yeni Başbakan’la uyum içinde çalışarak kurduğu fiili başkanlık zamanları başlamıştır.
O halde, yüksek değerde refah ve güvenlik hedefleri ile birlikte yüksek kalitede demokrasi ve hukuk değerlerini de birlikte sisteme zerketmek için daha uygun bir fırsat olamaz.