Genel olarak bütün büyük meselelerde içine düştüğümüz yanlışı ve eksikliği Irak Kürdistanı’nın bağımsızlık referandumu sürecinde de yaşıyoruz. Yaklaşmakta olanı önceden görüp önleyici tedbirler almak yerine, olayın tahakkukunu bekleyip öyle reaksiyon göstermek gibi bir alışkanlığımız var. Sürecin başından sessiz ve etkili bir diplomatik yol izlemek bize zor geliyor olmalı. Hemen hemen bütün büyük olaylarda toplumu, diplomasinin ve siyasetin parçası haline getirip topyekün hücum etmek ise hem alışkanlığımız hem de kolay yolumuz haline geliyor. *** Barzani’nin bağımsızlık düşündüğü bir sır değildi. Denilebilir ki bunun düşünmesi başka tahakkuk ettirmesi başka; dolayısıyla da ani hamle yapması beklenmezdi. Tamam böyle olsun… Ancak, Türkiye gibi bu girişimden en fazla etkileneceğini düşünen bir ülkenin Barzani’nin neyi ne zaman yapacağını ve hangi şartlarda yapabileceğini dikkatlice hesaplaması beklenirdi. Sınır komşumuz olan bir yönetimden bahsediyoruz. Dahası çevredeki bütün ülkelerden daha iyi ve ileri ilişkilerimiz olan bir komşudan… Barzani’nin bütün adımlarını, bütün hesaplarını ve planlarını bilmek öncelikli olarak Türkiye’nin görevi olmalıydı. Referandum kararı herkes için sürpriz olabilir ama Türkiye için böyle bir ihtimalden söz edilemez.