Moody’s not kırdıktan sonra oluşan sinir bozucu hava ve olayın sınırlarını aşan gerilimi makul ve mantıklı referanslarla değerlendirmek iyi olacak. Baştan söyleyelim, Moody’s zaten 2012 sonuna kadar Türkiye’yi bugün indirdiği seviyedeki notta tutuyordu. O tarihten sonra notu artırdı ve artırılmış haliyle bugüne kadar yaklaşık dört yıl yaşadık. 2012’ye kadar bulunduğumuz bugünkü not seviyesiyle ekonomide neler yapıldığını, yatırımların, milli gelir artışının, ihracatın ve büyümenin neredeyse mucizevi sonuçlarını unutmayalım. Yani ne dünyanın sonudur ne de ekonomide felaketin kapısı açılmıştır.
Bununla birlikte kararın olumsuz etkisi olacaktır. Böyle süreçler ekonomide pırıltıyı azaltır ve makro rakamlarda ekonomiyi yerinde saymaya zorlayabilir. Ancak hükümet not kırılma ihtimalini hesaba katmış olmalı ki birkaç haftadır piyasayı canlandıracak, yatırımları artıracak paketler art arda açıklandı. En önemlisi de piyasaların verdiği ilk tepkiler kimsenin koştura koştura krize gitmeye niyeti olmadığını, aşırı temkinli bir sorumlulukla hareket edildiğini gösteriyor. Hükümet yetkililerinin, “Not kararına karşı en iyi cevap daha fazla reform yapmaktır”demesi de bu eğilimi yansıtıyor.
Öte yandan Türkiye bırakın yıkılmayı ya da sarsılmayı bir hamleyle değer kaybettirilecek bir ülke değildir. Moody’s not kırdı diye oturup felaketimizi bekleyecek değiliz.
***