Ne kadar başarısız ve kötü olsa da bazı süreçler uzadıkça normalleşme duygusu kaçınılmaz olur. Toplumda bazen bezginlik, bazen çaresizlik bazen de mecburi istikamet gereği kayıtsızlık oluşur. Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu ve seçim zamanında olacağına göre sonuna yaklaştığı bu dönemin karakteri de böyle şekillendi. Başarılı sayılmak şöyle dursun AK Parti’nin kendi standartları içinde bile son derece başarısız bir dönem; biraz propaganda kabiliyeti, biraz dış faktörler ve biraz da muhalefetin zamana oynama ihtiyacı sayesinde ‘normalleşme’ aşamasına ulaştı.
Oysa bu dönemin içinde sıradışı bir ekonomik kriz zinciri vardı. Yani, kriz ne pandemiyle ne de Rusya işgaliyle ilgiliydi. Daha ikisinin de kapağı açılmamışken, dünya enflasyon bilmezken ve durgunluğu aklına bile getirmemişken Türkiye ekonomik kriz içindeydi. 128 milyar dolar, 2019 yerel seçimlerinden önce, dolar tabelası yerinde durabilsin diye ve malum faiz teorisi işlesin diye buharlaştırılmaya başlamıştı. Kötü yönetime kötü yönetim eklendi, Merkez Bankası başkanlarının, ekonomi bakanlarının biri gitti diğeri geldi. Hata üzerine hata yapıldı, pandeminin ürettiği dış ticaret fırsatları bile...