Beştepe’de ABD ile başlayıp Soçi’de Rusya ile tamamlanan mutabakat maratonu Türkiye’nin isteklerini karşılıyor. Bütün isteklerini değil ama böylesine zor bir dosyada her şeyi alabilmek zaten mümkün olamazdı. Birden fazla güçlü aktörün bulunduğu ve küresel güç sahnesini andıran sahada olabileceklerin bir limiti vardır. Türkiye bu limitin yakınına kadar ulaştı. Ankara’nın en istemediği şey sınır boyunca silahlı YPG gücünün varlığıydı, mutabakatlar zincirinin sonunda bu gideriliyor. Fırat nehrinin doğusunda kalan 444 kilometrelik sınır boyunca artık YPG olmayacak… Elbette, orada olmayacak YPG’nin nerede ve nasıl olacağı hâlâ büyük bir meseledir ama (9 Ekim) Barış Pınarı Harekatı’nın öncesi ve sonrası kıyaslanacak olursa kısa sürede elde edilen bu kazanım Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başarı hanesine yazılmalıdır. Rusya’nın ABD ile yaptığımız anlaşmayı, ABD’nin de Rusya ile yapılanı benimsemesi sürecin diplomatik gücünü ayrıca artırıyor. İki ülkenin Suriye’de savaşın bir an önce bitmesi ve çözüm prosedürünün devreye girmesini istediği de açıkça anlaşılıyor. Böylelikle, önce 120 saatlik ardından 150 saatlik temizleme programının hemen peşinden Cenevre’de başlayacak yeni Suriye anayasası yapım çalışmalarının önünde bir siyasi engel kalmamış bulunuyor. Türkiye, Cenevre öncesi sahaya ağırlık koyarak yeni süreçteki rolünü de güçlendirmiş oldu.