Biz sadece terörle anılan, terörle yaşayan ve teröre sahne olmayı hak eden bir ülke değiliz. Aynı zamanda yılbaşını kutladıkları için, yılbaşında eğlendikleri için hayatlarını kaybedenler ülkesi de değiliz. Ne yazık ki önceki gece Boğaz’da, bir eğlence mekanında iki kahredici yafta bir kez daha boynumuza asıldı. Terör yine sinsi ve vahşi yolla hayatımıza girdi ve aramızdan birilerini ve de misafirlerimizi bizden aldı.
Yeni yıla daha kanı kurumamış saldırıların atmosferiyle tedirgin ve ürkek giriyorduk; ne yazık ki boşuna değilmiş…
***
Terör için yazılacak söylenecek çok şeyimiz de kalmadı. Biz elinde kalem olanlar ve siyasi sorumluluk taşıyanlar bir süredir aynı cümlelerle konuşuyoruz. Şiddete teslim olmamak, hayatın en beklenmedik anlarında karşımıza çıkmayı adet edinen teröre yenilmemek, boyun eğmemek en büyük sermayemizdir. Dünyanın en büyük birinci, ikinci, üçüncü terör organizasyonlarıyla mücadele ediyoruz ve yaşadığımız tecrübe bir başka demokrasinin tahammül edebileceğinden çok daha acılı ve kanlıdır. Bir hafta PKK, sonra IŞİD, ardından FETÖ ve sonra yeniden başa dönerek sırayla aynı sarmala bedel ödüyoruz. Uzun yıllar terörle yaşamayı öğrenen bizim gibi bir toplum için bile alışılmışın çok dışında bir tabloyla karşı karşıyayız. Bazen intihar saldırısı, bazen büyükelçinin ensesinde biterek, bazen bombalı araçla, bazen de önceki gece olduğu gibi bireysel infazcı karşımıza çıkıyor.