Demokrasinin birçok ünitesi ciddi hasarlar aldı, almaya devam ediyor. Üstelik bu hal, sadece gelişmekte olan ekonomi/demokrasilerde değil, model sayılan ülkelerde de yaşanıyor. Popülist liderler, ötekileştirici, ırkçı ve artık kulaklarımızı alıştırdığımız tabirle “aşırı sağcı partiler” demokrasi yoluyla demokrasiyi tehdit etme tecrübesini bir hayli geliştirmiş bulunuyor. Geçmişte kaldığı varsayılan bu görüşler ABD’den
Avrupa’ya, Latin Amerika’dan elbette Çin ve Rusya’ya kadar doğal bir dayanışma içinde bulunuyor.
Birbirine benzemeyen ülkelerde bile sandıklarda aşırı sağcı rüzgar esmesi ve “ağzı laf yapan” aşırılık yanlısı siyaset sınıfının birden fazla kez kazanabiliyor olması dayanışmayı sağlamaya yetiyor. Aşırılık, popülizm, yalancılık, manipülasyon ve ağır hamaset ayıp olmaktan çıkıyor ve hatta siyasi başarı garantisi haline geliyor.
Birçok sebep var. Mülteci akımı, İslamofobia, gelir dağılım adaletsizliği ya da elitist politik sınıflara tepki gibi. Bir de semboller var. Trump’ın ABD’de kazanması ve bütün kural dışılıklara rağmen yeniden kazanmaya yakın olması, küresel popülist siyasetin hayat kaynaklarından birisi. Brezilya’da...