Bir diplomatın öldürülmesi acı ve sarsıcıdır, vak’anın zaten iyi zamanlar geçirmeyen Türkiye’de yaşanması başka bir sıkıntıdır. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un katledilmesi, hem Suriye’de yaşanmakta olan problemlerin derinleşmesine hem de Türkiye’nin bu problemlerin çözümü üzerindeki etkisinin azalmasına yol açacaktır.
Daha önemlisi ise, Türkiye’nin genel görüntüsüne indirilmiş olan ağır darbedir. Şiddetle anılan, her an tatsız bir şeyin yaşanabileceği bir ülke imajına doğru itiliyoruz. Beşiktaş ve Kayseri katliamlarının yasını tutarken, Büyükelçi suikastının şokunu yaşamaya başladık. Bu çapta küresel etki yaratan bir suikastın yaşandığı ülke kaçınılmaz olarak muhatabına ve dünyaya karşı mahçup olur. Biz de şu anda bunu yaşıyoruz. Bir diplomat şiddete, suikasta maruz kalmayı ne kadar hak etmiyorsa, biz de ülke olarak böyle bir olaya ev sahipliğini kesinlikle hak etmiyorduk. Ne var ki hak edilmeyen iki şey birden oldu.
FETÖ İZLERİ KESİNLEŞİRSE
Cinayetin arkasında belirgin bir şekilde FETÖ izleri gözleniyor.
Katilin polis olması bile başlı başına, FETÖ’nün bu teşkilatta
yıllardır örgütlenme ve saklanma kabiliyeti düşünüldüğünde bir
şüphe unsurudur. Emniyetteki FETÖ’cülerin ihracı 15 Temmuz’dan çok
önce başlamıştı ama art arda ihraçlar bile bu güruhun teşkilat
içinde tükenmesi için yeterli olmadı. Bu yüzden katilin polis
olması FETÖ üzerinde olağan şüpheyi de beraberinde getiriyor.
Yapmayacakları işler mi? Değil.