Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin ortaya çıkan her detay ve her yeni bilgi yaşanan şeyin cinayetten öteye vahşet olduğunu gösteriyor. Hayal edilmesi çok zor ve bu yüzden planlanması akıl almaz bir vahşi cinayet… Son olarak Suudi Arabistan Başsavcılığı’nın yaptığı açıklama da bu unutulmaz cinayetin kamuoyunca bilinen hikayesini teyid ediyor. Veya etmek zorunda kalıyor. Ne var ki olayın kriminal bilgileri Suudi Arabistan devletinin bir vatandaşını, kendisini en güvenli hissedeceği yerde katletmesini izah etmiyor. Cinayet için İstanbul’un hangi cüretle tercih edildiğini de anlatmıyor. Suudi Başsavcı’nın olayın ilk emir verici olduğu yönünde güçlü şüphelerin odağında olan Veliaht Prens’i koruyacak bir silsileyle açıkladığı bilgiler bu yüzden gerçeğin ortaya çıkması açısından işe yaramıyor. Hasılı, baştan beri olayı örtbas etmek ve küçümsemek yolunda yeni bir girişimin olmaktan gayrı başka bir anlam ifade etmiyor. Kaşıkçı’nın konsolosluğa geldiği gün ve saatte Arabistan’dan 15 kişilik bir heyetin geldiği gerçeği ortadayken ve onların cinayeti gerçekleştirip, delilleri yok ettikleri bilinirken bunun bir kaza yahut da en yukarıdan emir alınmadan yapıldığını söylemek örtbastır. *** Gelgelelim bundan sonra ne olacağına… Türkiye’nin bu saatten sonra adli soruşturma adına yapacakları sınırlıdır ve hatta uluslararası hukuk açısından yapacak birşeyi de kalmamıştır. Suudi hükümeti olaya karışanları yargılamak için iade etmez, edemez de… Öte yandan Suudilerin yapacağı da belli olmuştur.