Bir sosyal dayanışma, yardım veya bağış kampanyasına katılıyorsan; ne mağdurlara ne de topluma karşı “numara” yapacaksın. Bu konu, tutmadığın, üstüne yattığın veya unutturduğun diğer sözlere benzemez; yerine getirmek zorundasın. Reklamını yaptığın, havasını attığın ve böyle yapmakla kendini başkalarına kıyasla “hayırda yarışan” bir yere oturttuğun parayı vereceksin. Gecikmeden, beklemeden, bahane üretmeden…
Bizde böyle olmuyor ve bir kez daha olmadı… Her alanda çürüme, yozlaşma ve yalan olur da deprem bağışlarında olmaz zannedenler bile yanıldı. Oysa, ülkenin içinde bulunduğu ilkesizlik, pervasızlık ve en nihayet ahlaki çöküşü gözlemleyenler Maraş depreminin ardından televizyonların ortak yayınında; alay-ı vala ile yapılan “Türkiye Tek Yürek Kampanyası”nın akıbetini baştan tahmin edebiliyordu. Ama mesele deprem olduğu için, insanlarımız hala -ki hala- enkaz altında olduğu için, çadırlar, konteynerler bile yetişmediği için, sustular ve ikaz etmek yerine utanma belasına seslerini çıkarmadılar. Ama deprem bağışçısı olarak nam salıp, ardından sırra kadem basanların bazılarında o duygudan eser yok, hala da yok.
Ekranlarda yılışık yılışık para saçıyor...