Bir ülke 20 yıldır depremi konuştuğu halde, o büyük depremin her an kapıyı çalacağı bilindiği halde, o depremin sahip olduğu en değerli varlık olan İstanbul’u yıkıp geçeceği apaçık olduğu halde tedbir alamıyorsa o ülke büyük ülke değildir. 20 yıldır sayısız finansman imkanı yakaladığı halde vatandaşının oturduğu çürük evleri depreme dayanıklı olanlarla değiştiremeyen devlet bir numaralı sorumludur. Evini güçlendirmek yerine, dönüşümü sonuna kadar zorlamak yerine bir gerekçeyle çoluğunu çocuğunu gerçekleşmesi mukadder depreme karşı dayanıksız evlerde oturtmaya devam eden vatandaş da devlet kadar suçludur. 5. 8 bize gerçekte ne olduğumuzu gösterdi. Bütün övünmelerimizin ve tükenmeyen hamasetimizin bir sarsıntıyla anlamsız hale geldiğini suratımıza çarptı. Çapımız görüldü, ölçüldü, biçildi… Dünyanın en güzel şehirlerinden birinde tekinsiz ve güvensiz yaşamaya mahkum olduğumuz -bir kez daha- anlaşıldı. Bu kadar deprem konuşup bu kadar hazırlıksız beklemek, akla mantığa sığmaz ama evvela ayıptır. Büyük millet enkaz altında kalacağını bile bile çaresiz izlemez, güçlü devlet halkının üzerine enkaz yıkılmasına müsaade etmez. Oturur bu acil ve hayati meseleyi çözer.