Türkiye ciddi ve şok edici bir doğalgaz problemi yaşıyor. Doğalgazdan elektrik üreten santrallere gaz temin edilemediği için organize sanayi bölgelerinin ve fabrikaların elektrikleri kesildi. Başta bunun birkaç günlük kesinti olacağı açıklanmıştı, önceki Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki akşam, “10-15 gün sürer” dedi. Bugün anlaşılan o ki gaz tedariki için baştan beri elde güvenilir bir veri ve dolayısıyla süre bulunmuyordu.
Problemin nedeni olarak İran gösterildi ama Türkiye’nin bu yıl tahminen 60 milyar metreküpe çıkacak doğalgaz ihtiyacı içinde bu ülkenin payı maksimum yüzde 10 seviyesinde bulunuyor. Kaldı ki İran, sorunun kendilerinde olmadığını açıkladı ve en nihayet sınırlı bir sevkiyat sözü alındı. Esasen doğalgaz krizi kadar kriz hakkında yapılan ve yapılmayan açıklamalar da bir başka krizi işaret ediyor. Şeffaflık yok, güvenilir bilgi yok, fabrikalarda da elektrik yok.
Merkez Bankası’nın heba edilen veya mevcut rezervlerini bulabilmek için ekonomistler nasıl ince işçilikle çalışıyorsa enerji sektöründe de gerçeği ortaya çıkarmak için benzer bir mesaiye ihtiyaç bulunuyor. Kamu yönetiminin sıkı defansı var ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamak için ileri düzeyde uzmanlık gerekiyor.
Türkiye bir G-20 üyesidir. Yani, bazı acemilikleri aştığı, süreklilik ve üretim düzenini bir seviyeye oturduğu varsayılan ülkeler ligindedir. Öte yandan Türkiye’nin üretime, ihracata, istihdama ve devamlılığa hayati derecede ihtiyacı vardır. İşini şansa bırakmak ve şalter indirmek şöyle dursun, düzenli kapasite artırmak ve büyümek zorundadır. Hele böylesine derin bir ekonomik problemlerle boğuşurken...
Tam tersi oldu ne yazık ki. Üretimdeki maddi ve moral maliyet büyüktür. İç piyasa ve ihracat siparişlerini karşılayamayan fabrikaların kaybı sadece siparişlerle sınırlı olmayabilir, özellikle yabancı müşteriler nezdinde güven kaybına bağlı olarak ileriye dönük iptaller de yaşanabilir.
Peki, kriz nasıl geldi?