Son zamanlarda iktidarın savunmasını “Evet, ekonomide bazı sıkıntılar var ama dış politikada iyiyiz” hattına kurduğunu görüyoruz. Tersinden okunduğunda bu cümle, ekonomideki krizin dış politikadaki “kararlı duruş”un faturası olduğu imasını içeriyor. Bağımsız dış politikada ısrar ettikçe Dolar’dan faize, enflasyondan yatırımlara kadar Türkiye’nin her alanda saldırılarla karşılaştığı tezi işleniyor. Topluma da “bağımsız dış politika istiyorsak ekonomide bazı bedeller ödeyeceğiz” mesajı veriliyor.
Ekonomideki kötü gidişin sebeplerini tekrar tekrar anlatmaya gerek yok… Kur neden yükseldi, fiyatlar neden durdurulamıyor, dünyadaki enflasyondan bizim enflasyonumuza düşen pay ne kadar ve en nihayet ekonomi politikaları krizi önlemekte ne kadar başarılı, gibi sorulara herkesin bir cevabı var artık. Türkiye’nin küresel finans baronları, dış güçler, karanlık odaklar vesairenin saldırısı altında olduğu varsayılsa bile bunun üstesinden gelmek zorunda olanın bizatihi hükümet olduğu gerçeğini de tartışmadan bir kenara koyalım. Hükümetin dışarıdan gelen belli belirsiz saldırılara karşı ülkeyi koruyamadığını sürekli tekrarlama halini de...