Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ısrarından vazgeçip politika faizini yüzde 25’e çıkarması ekonomide gerçeğin gücüne dayanmanın imkansızlığını gösteriyor. Bilindiği gibi Erdoğan bugünkünden daha az faizde ısrar eden Merkez Bankası başkanlarını -Çetinkaya, Uysal, Ağbal- sadece bu nedenle görevden almıştı. Daha öncesinde Merkez Bankası faizinin 5’in altına indiği dönemlerde dahi dönemin ekonomi bakanı ve banka başkanını -Babacan, Başçı- faizcilikle, dış güçlerin lobicisi olmakla vesaire suçlamış, suçlatmıştı. Cumhurbaşkanı’nın bugün beklentileri de aşarak, faizi 25’e çıkarması geçmişin bu uygulamaları ışığında daha da anlamlıdır. Israrından vazgeçmesi, ekonomide gidecek yeri kalmayan ülke için bir çıkış kapısı bulma ihtimali açısından kıymetlidir.
Yani, “Olan oldu, bari bundan sonra gerçeği görelim” diyebiliyorsak faiz artışı anlamlıdır. Yoksa havanda su dövmeye devam ederiz; nasıl geçmiş beş yılı göz göre göre kaybettiysek, geleceği de kaybederiz. Zaman kaybetmek, fırsat kaçırmak, hata yapmak, yanlışta ısrar etmek yapmadığımız şey değil. Yeniden aynı hataları yapma ihtimalinden korkanları da...