Olaylara ve olayların günlük etkilerine odaklanmayı seviyoruz malum. Bilhassa da iç politika yeterince malzeme temin ediyorsa ve genel doktrine uyacak kadar taraftarlık ve karşıtlık fırsatı sunuyorsa… Avrupa eksenli çatışmalar da Ortadoğu kaynaklı kavgalar da zaten böyle fırsatları fazlasıyla sunuyor. Biri İslam düşmanı Hıristiyan, öteki en nihayet ya Kürt olduğu için şüpheli ya da Arap olduğu için bilinçaltındaki ihanet senaryosunun aktörleri olarak yaftalanıyor. Bu tezlerin gerçekle ilişkisinin zayıflığı bir yana, öyle olsa bile tarihin bütün akışını dışlayan ve bir asır önce kaldığımız yerden devam eden zihniyet her dönem hükümfermadır. İmparatorluktan miras bölünme, parçalanma travması güçlü ve büyük devlet iddiamızla birlikte atbaşı gidiyor. Gidiyor gitmesine ama bize bir şey kazandırmıyor. Çünkü tarih hızlı akıyor ve sandığımızın aksine ne bölgemizde, ne de dünyada hiçbir denge bir asır önceki yerinde duruyor. *** Bu gerçeği daha fazla vakit kaybetmeden anlamakta sayısız faydalar vardır. Zira, herhangi biri dosyada kayıp yaşamak, Türkiye’nin geleceği açısından telafisi imkansız refah ve güvenlik problemleri yaratmaya yetecektir. İstediğimiz sonucu alamadığımız bir Suriye politikası buna namzettir.