Sandık sıcağından dolayı bambaşka tartışmalar meşguliyet yaratsa da 16 Nisan sabahından beri Türkiye’nin bir numaralı gündemi onarımdı. Hala da öyledir… Sarsıcı, yıpratıcı ve geride hasarlar bırakan bir sistem değişimi kararının ardından yeniden yola koyulurken hem hasar tesbiti hem de gereğini yapmaktan daha tabii bir şey de olamazdı zaten… Normal ve tabii olmasına rağmen şu ana kadar yapılamadı…Beklenen sükunet tahakkuk etmek şöyle dursun üzerine dahili ve harici bir dizi başka gerilim ve kriz eklendi. En nihayet içeride CHP, dışarıda da Almanya kıyılarına vuran problemleri yaşamaktayız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her zor seçim hedefinde daha da geliştirdiği bir tarz-ı siyaset var ve bu 16 Nisan’da kaldığı yerden yükselerek devam ediyor. Kendi içinde bu tarzın hedef zorlaştıkça dozu artan bir seyir izlediğini de görüyoruz. Şimdi, bizatihi yine Erdoğan’ın ifadesiyle “işimiz zor çünkü yüzde 50+1 bir oy lazım” noktasında bulunulduğuna göre seyrin artarak yükseleceğini tahmin etmek de zor değildir. Cumhurbaşkanı’ın en baştan beri bir seçim kazanma mimarisi var bu mantığa vurulduğunda olup bitenlerde kendi açısından bir anormallik de yoktur. Nasıl, CHP lideri Kılıçdaroğlu 16 Nisan’da partisinin oyunun neredeyse iki katı bir muhalefet blokunu şöyle ya da böyle “hayır” safında tutmayı başarmışsa Erdoğan da kendi hamlelerini yapacaktır. Zira yeni sistemin kazanma barajı gereği durum gerçekten de zordur. Bundan dolayı o mimariye yeni sistemin icabı, yeni dokunuşlar gerekmektedir.