Dünya için ne anlam ifade ettiği bilinmez ama bizim için çok zor bir yıldı. Her alanda acılı, tatsız ve hatta içine bir darbe girişiminin sığdığı uğursuz bir seneyi geride bırakıyoruz. Bir adı olacaksa 2016 şehitler senesiydi… Polisleri, askerleri, adını bilmediğimiz gençleri toprağa verdik. 15 Temmuz akşamı, daha birkaç dakika önce sohbet ettiğim dostlarım köprüde, caddede sokağa düştü. Biz geride kalanların, o caddelerde, o köprülerde daha güven içinde yaşaması için can verdiler. Erol Olçok’un, Mustafa Canbaz’ın; Erol gibi, Mustafa gibi 246 şehidin hatırasıyla çevrelenen bir seneyi uğurluyoruz.
İçeride, dışarıda, sınırda terör ve savaş var. Haberler geliyor, yürekleri yakıp geçiyor. Dahası olmayacak da diyemiyoruz; hergün bir başka acı haberle irkilerek yürümeye devam ediyoruz. Kayıplar da acılar da çok fazla oldu… Bir demokrasinin kaldırabileceğinden fazla.
Bu da dikkatimizi dağıttı, olup bitenlere karşı şüphemizi artırdı, kafamızı karıştırdı. Dost kim düşman kim karıştı… İçimizdeki Avrupa öfkesi biraz kaşınınca patladı; yerine coşku dolu Rusya muhabbeti de 2016’ya yetişip trene atladı. Bir kere dikkat dağılınca Filistin’i, Gazze’yi bile BM’de son anda İsrail’i kınayan bir karar alınıncaya kadar unuttuk. Ama bir yandan o kararı silmek için sabırsızlanan Trump’ın koltuğa oturması için biz de sabırsızlanır olduk. Başka örnek aramaya ne hacet! Halep uzun ve acılı bir ölümle son nefesini verirken görmezden geldik. Neyse ki yine de son kalanların elinden tutacak kadar toparlandık.