Suriye’deki son gelişmeler; yani Esad rejiminin kural tanımaz etnik/mezhepsel katliam düzeninin devam ediyor oluşu, YPG probleminden daha ziyade dikkatimizi çekiyor mu acaba? Yoksa Rusya-İran yakınlaşmamızın rüzgarıyla bunu görmezden gelmeyi mi tercih ediyoruz? Dikkatimizi çekmiyorsa çeksin, görmezden geliyorsak görelim. . . Türkiye, Suriye krizinde çözüm için daha en baştan Esad rejiminin gidişi yönünde bir karar aldı ve bugüne kadar bazen yüksek, bazen düşük dozda tepkilerle bu pozisyonunu resmen hiç değiştirmedi. Süreç içinde sahadaki politikalar şu veya bu nedenle aksamış olsa bile Esad’sız Suriye hedefi hala doğruluğunu korumaktadır. Hem bu ülkenin Sunni-Arap çoğunluğunun geleceği ve geri dönüşlerinin mümkün olabilmesi, hem de Türkiye’nin güvenliği için Esad’ın görevden ek çektirilmesi zaruridir. Esad görevde kaldığı sürece 8 milyonu aşmış bulunan mecburi nüfus hareketi eski yerine dönemeyecektir. *** Hatta, yakın dönende Halep’te, şimdi de Doğu Guta bölgesindeki düzenli katliamlar göstermektedir ki Esad, Sünni nüfustan olabildiğince arındırılmış bir Suriye hedefinde karar kılmıştır. Yine baştan beri katliamlara karşı insani ve ahlaki tepki gösteren Türkiye’nin Astana süreci baskın gelse bile Esad rejiminin işine yarayacak bir tavra mahkum olması düşünülemez. 3 milyona yakın mülteciyi barındıran bir ülke olarak Suriye rejimiyle yakından ilgili olmak da bir zarurettir.