Yakın ve orta vadede Türkiye için en önemli dış politika ve hukuk dosyası 15 Temmuz darbe girişiminin uluslararası takibi ve buna bağlı olarak da FETÖ iadesi meselesidir. Bugünlerde daha çok içerideki davaların teşekkülü ve gelişimine odaklanılmış olmasına rağmen bir süre sonra tabiatı gereği sürecin en kritik ayağı olan iadelerin takibi daha fazla önem kazanacaktır.
***
Resmi genişletecek olursak;
1-) Sistemin tümüyle FETÖ riskinden arındırılması,
2-) Yurt dışına kaçan, sığınan, bir şekilde himaye gören özellikle tepe noktasında yönetici olanların iadesinin temin edilmesi.
Türkiye için en önemli ve hata kabul etmez mücadele alanlarıdır.
15 Temmuz gibi failleri apaçık, yapanların suçüstü yapıldığı bir davada, planlayıcı ve destekçilerin ABD ve Avrupa ülkelerinde serbestçe geziyor olması can sıkıcıdır. Bizim için can sıkıcı muhataplarımız için de elbette ayıptır.
Bu arada, Türkiye’den 4 ayrı mahkemeden bakanlık kanalıyla ABD’ye giden iade dosyalarının hala mahkemelere intikal etmemesi de dosyaların içeriğine yönelik ABD kaynaklı itirazların inandırıcılığını zayıflatmaktadır. Bunu da not edelim…
Adalet Bakanlığı üzerinden başta ABD (Gülen’in iadesi talepli) olmak üzere gönderilen dosyalar veya istihbarat kurumlarının bazı Avrupa ülkelerine ilettikleri raporların herhangi bir dış politika problemine kurban edilmemesini sağlamamız gerekiyor.
Gerçek şu ki hem ABD hem de Avrupa ülkeleri sadece FETÖ konusunda değil, genel olarak Türkiye’den gelen bütün önerilere ve yaklaşımlara karşı gizlemeye gerek duymadıkları bir antipatiyle yaklaşıyorlar. Dünyada puanımızın iyi olduğu bir dönemden geçmediğimiz aşikardır. Dolayısıyla, hukuk dosyalarının üzerinde ağır bir politika gölgesi olmaya devam edecektir. Bu gölge, sadece istediğimiz iadelerin tahakkukunu önlemekle kalmaz, aynı zamanda içeride FETÖ’ye karşı atılacak adımlara reaksiyonun artması şeklinde de tezahür edebilir. Nitekim, hem Almanya hem de İngiltere (hatta Norveç ve Yunanistan da) bu tavrı dile getiriyor.