Herhalde Türkiye için futbol kadar sembol değeri olan ve milli şuurun ifade bulduğu başka bir spor ve eğlence aracı yoktur. Kimliklerin olmasa bile heveslerin ve öfkelerin en garantili ifade yolu futbol oldu. Sorumluluk taşımadan, bütün sınırları zorlayan, sahadan tribüne, sokaktan ekranlara kadar baştan sona emniyetli bir alan... Sözüm ona öfkeyi boşaltırken kat be kat stres ve gerilim üretiyor olması bir yana…
Hepsinden önemlisi de meraklıları için sınır tanımaz bir kalitesizlik ve seviyesizlik üretme fırsatı. Adalet duygusu tanımayan yorumculuk ile hafızasız ve gelecek perspektifi olmayan bir yöneticilik düzenine rağmen giderek de büyüyen bir ekonomi.
Türkiye, centilmenlik dışı çalışan bankalarını bile cesaretle tasfiye ediyor ama dünya yıkılsa futbola ilişemiyor. Sonuçta iyi birkaç futbolcu, birkaç teknik adam ve bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki idareci, bütün sistemin yozlaşma ve çürümesini örtbas edebiliyor. Ne de olsa futbol sadece futbol değil… Türkiye örneğinde ise çoğu kez futbol değil.
***
Milli takım Avrupa şampiyonasına giderken ve gittikten sonra bilhassa televizyonlardaki kampanyalar, futbolun içindeki futbol payının daha da küçüldüğünü gösteriyor. Sınır tanımaz bir hamaset ve şovenizm; cümle milli değerleri futbol takımının temsil kabiliyetine emanet eden gelişmemiş bir ulusalcılık almış gidiyor.