Her idare gibi ülke idaresi de tutarlılık, öngörülebilirlik ve standart gerektirir. Öngörülebilir olmak elinin açık olması demek değildir. Ama… Ne yapacağın her zaman bilinmese de ne yapmayacağın, kuralları nereye kadar esnetmeyeceğine dair bir fikir olmak zorundadır. Hükümetin de o fikre bağlı olması şarttır.
Dün göklere çıkarttığın ve siyaseten ekmeğini yerdiğini ekonomi modelinden bugün vazgeçebilirsin ama yerine koyduğun şeyi de paylaşman gerekir. “Dünkü kötüydü, bugünden sonra ne çıkarsa bahtımıza” diye bir model olmaz. Ekonomi kriz içindeyken hiç olmaz. Bugüne kadar Türk Lirası’nı değerli tutmak vazgeçilmez bir hedef iken, uğruna 128 milyar Dolar yakacak kadar önemliyken, şimdi neden çekiver kuyruğunu gitsin, denildiğini de birkaç cümle ile olsun anlatmak gerekir. Gerekir ki bu ülkede itimata şayan bir ekonomi yönetimi olduğu düşünülebilsin. Yabancıyı geçtik bari yerli yatırımcı cesaret edip kolları sıvayabilsin.
Yahut dış politika… Dün darbe destekçisi ilan ettiğin bir ülkeyle bugün ilişki kurabilirsin ama o ithamın nereye bağlandığını, hesaplaşılıp hesaplaşılmadığını...