Bir kez daha yaşayarak görüyoruz ki terörle mücadelenin en zor kısmı sinir harbini yönetebilmekten geçiyor. Farklı seslere, farklı analizlere, farklı çözüm önerilerine tahammül edebilmekten. Böylesine geniş hacimli terör saldırılarına maruz kalan bir toplumda kimseyi görüşlerinden dolayı yaftalama hakkımız yoktur. Sorun büyük ve herkes bir tarafıyla ilgili olabilir. Bir tarafını önemseyebilir, öteki tarafını ikinci plana itebilir. Silahlı çözüm de isteyebilir, siyasal çözüm de… *** Elbette, siyasi çıkar hesabı yapanlar da olacaktır; toz bulutu kalkmışken kendi hesabını görmek isteyenler de çıkacaktır. Kişisel öfkesini bu kanlı sorunun üzerinden dile getirme fırsatı arayanlar da bulunacaktır. Böylesi durumlarda en şahin ve marjinal fikirler merkeze oturabildiği gibi, tahammülü en zor düşünceler de sanki ana akımmış gibi hissedilir. Gerçek öyle değildir oysa. Çünkü, acılı zamanlarda, büyük gerilimlerde sağduyu düşünceye dalar, sessizleşir; marjinallik ve hamaset dile gelir. Ne söyleniyor olursa olsun, ne kadar kulağa ağır gelen sözler çıkarsa çıksın neticede geride hep iki ana görüş kalıyor: Ya askeri ya da siyasi çözüm…