Böyle olduğu için, iptal kararı bırakın hukuki bir metin muamelesi görmeyi, kati surette saygı uyandırmıyor. Bundan dolayı olacak ki hukuken izah edilemeyen iptal kararının siyasi olarak savunulması, “karara saygı duymak lazım” gibi klişelerle yapılabiliyor. Bal bal demekle ağız tatlanmaz, saygı duyun demekle de saygı olmaz…
İptal kararının hukuken neden imkansız ve izah edilemez olduğunu tekrara gerek yoktur. Sayıları azalmış olsa da ülkenin muteber hukuk insanları meseleyi bütün taraflarıyla ortaya koymaktadırlar. Kelime oyunları yahut karanlık komplo imaları savunmaya yetmemektedir.
Gerçek şu ki iptal kararı, Türkiye demokrasi tarihinin en sansasyonel, tartışmalı ve yanlış işlemlerinden birisidir. Siyasi olarak büyük bir hatadır. 31 Mart gecesi verilerin kesildiği anda kaybedilen bir seçimi umutsuzca geri döndürme çabasının tatsız finalidir. İzlenen yanlış itiraz ve iptal yöntemleri nedeniyle, AK Parti 23 Haziran’da seçimi kazanacak olsa dahi vicdanlarda sorgulama bitmeyecektir. Kaybedecek olursa da Cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkanlığı hükümeti bitmek tükenmek bilmeyen bir tartışmanın merkezine oturacaktır. Türkiye’nin önündeki seçimsiz dönem fırsat olmaktan çıkıp eziyete dönüşecektir.