Altılı Masa’nın son toplantısından çıkan bildiri bazı sorulara cevap vermekle kalmıyor gergin siyasi ortamda çok gerekli olan soğukkanlılığı da taşıyor. Bir yönüyle Masa’nın geri dönüşsüzlüğünü iyice kesinleştiriyor, bir yönüyle de iktidarın siyasi hamlelerine karşı reaksiyon birliğini anlatıyor. Ekrem İmamoğlu davası, başörtüsü için anayasa değişikliği ve erken seçim hesaplarına karşı ortak tutum belirlemek kolay bir şey değildi; altı lider her konuda bunu sağlamış görünüyor. Altı ayrı parti, tek parti gibi davranabiliyor ve bu kaabiliyet sürekli gelişiyor. Aşırı titizlik ve metin disiplini kamuoyu nezdinde sıkıcı görünüyordu ama bu tarzda ısrar etmek Altılı Masa’ya siyasi karizma kazandırmış bulunuyor.
Nasıl son aylardaki sınırsız popülist hamleler iktidara seçim
kazanma garantisi vaadetmiyorsa buraya kadar olanlar altı partiye
de hala bu garantiyi vermiyor. Ama siyasi problemler karşısında
ortak tavır belirleyebilmesi Masa’ya yönelik güveni artırıyor.
Oradan gelen sese kulak verilmesini sağlıyor.
Sesin siyasi güce dönüşmesi de bu saatten sonra sadece adayın kim
olacağı sorusuyla ilgilidir. Altılı Masa’nın bugüne kadar sabırla
taşıdığı ve artık kurumsallaştırdığı birlikteliğini seçim
başarısına taşımak için güçlü bir adaya ihtiyacı vardır. Güçlü
aday, hem Masa’nın birikimini taşıyacak hem de siyasi kimliğiyle
bunun üzerine sermaye koyabilecek aday demektir. Herkesin zihnini
meşgul eden “Aday kim?” sorusunun cazibesi de esasen bu beklentiden
kaynaklanıyor. İyi bir aday mevcut dengeleri alt üst edebilir veya
tersi olabilir