Hemen her olayda yumrukların sıkılması ve bir gerilim hattı oluşması artık tabii bir haldir. Sadece İsrail’in Gazze işgali veya bir öncesine gidelim Rusya’nın Ukrayna işgalinde değil, son haftalarda art arda verdiğimiz şehitlerin ardından yapılan tartışma bile buna işaret eder. Krize de gerilime de müptelayız.
Gerilim yaşamadan bir meselede taraf olmak yahut görüş ifade etmek tabiatımıza uygun değildir. Siyasi faydası olmayacaksa veya siyasi rakiplere zarar vermeyecekse konuşmanın lüzumu dahi yoktur…
Büyük, ağır ve iddialı laflar söylendikten sonra hiçbir netice alınmaması; tartışmadan geriye sadra şifa bir cümle dahi kalmaması ve aynı konu yeniden gündeme geldiğinde sıfırdan başlanması bundandır.
Tartışmanın içeriğiyle değil, bizatihi tartışmayla ilgili toplumların hali böyledir. Kabul edelim biz bu toplumların en başında geliyor olabiliriz.
Görüş farklılığıyla kutuplaşma arasındaki çizgi ince değil bir hayli belirgindir. Hararetli tartışmak illa gerilim yaratmaz. Ne var ki tartışmanın, konuşmanın, fikir mücadelesi yapmanın ahlakından bihaber toplumlarda gerilim zaten herhangi bir mesainin mutlak hedefidir. Siyasi tartışmalardan medyaya, artık pek...