Siyasetin denenmiş ve işe yarayan kuralı, değişim vaktini bilmek ve gerektiğinde hamleyi yapmaktır.
Bazen çekilmek, bazen ileri gitmek bazen de siyaseti derinden değiştirebilmenin lüzumunu, görüp hamle yapabilmek. Elbette her durumda cesaret sahibi olabilmek…
Değişimin her zaman faydası olmaz veya her değişim durumu kurtarmaya yetmez ama zararı görülmemiştir.
Geçen yılın Mayıs ayında hem Cumhurbaşkanlığı’nı hem de Meclis üstünlüğünü kazanamayan altı parti için değişim ihtiyacı seçim gecesi başlamıştı. Ağır bir yenilginin ardından tabiatı gereği hepsinin bir şekilde değişime cevap vermesi gerekiyordu. Bilhassa iki büyük partinin liderinin -Kılıçdaroğlu ve Akşener- üzerinde haklı ve anlaşılır bir değişim baskısı vardı. İstifaları isteniyordu ama etmediler.
Ancak, CHP içindeki dinamikler bu direnci kırmak için yerin ve zamanında hamle yapmayı bildi. En başta Ekrem İmamoğlu 28 Mayıs’ın hemen ardından “değişim” diyerek siyasetin yerinde ve zamanında tavır koymak kabiliyeti olduğunu gösterdi. Başını kuma gömebilir veya gelişmeleri izleyebilirdi. Bunu yapmadı, sürecin sonu belli değilken açık ve net bir değişim çağrısı yaptı; dengecilik...