Seçimin en önemli tercih faktörü ekonomi… Ama ekonomi demek tek başına anlamlı değil. Enflasyon, hayat pahalılığı, alım gücünün zayıflaması. Ya da faizin, enflasyonun, kur artış hızının, pahalı borçlanmanın en yüksek oranlarının bizde olması. Beş senedir, dünyanın en yüksek faiz ödeyen, en yüksek işsizlik oranına ve en yüksek enflasyonu sahip ülkeleri liginde zirveye oynuyoruz. Bileğimiz bükülmüyor!..
Niye? Çünkü dünyanın hukuk, şeffaflık, ifade hürriyeti, eğitim, akademi sıralamalarında da en gerideyiz. Hukuku, eğitimi zayıf olan, şeffaf şekilde yönetilmeyen bir ülkenin hayatı pahalı olur, faizi yüksek olur, yabancı sermayesi olmaz.
14 Mayıs’ta öncelikli olarak iktidarın/Erdoğan’ın başta ekonomi olmak üzere bütün icra kalemlerindeki performansı oylanacak. Beraberinde de de bütün o sahalarda muhalefetin/Kılıçdaroğlu’nun daha iyisini üretip üretemeyeceği değerlendirilecek. Seçim budur.
Ama Türkiye’de seçim aynı zamanda yerleşik, sabit ve kemikleşmiş seçmen kitlelerinin kararlılığını esnetme çabasıdır. Kötü yönetim, kriz halindeki ekonomi, yozlaşma, yolsuzluk, eğitimi seviyesinde gerileme veya dünyada itibarsızlık seçmenin...