CHP’nin anayasa değişikliği paketini Anayasa Mahkemesi’ne götürmeme kararı alması isabetlidir. Bu karar, sıradışı bir gerilim yaşamakta olan siyasette bir tür normalleşme adımı bile sayılabilir. CHP ilk defa AK Parti iktidarları döneminde bir anayasa değişikliği kararını mahkemeye götürmüyor. Karar hem isabetli ve esasen hem de zaruridir. İki açıdan…
Birincisi, Meclis’in anayasa değişikliği kararları AYM’ye sadece usul yönünden götürülebilir. Cumhurbaşkanlığı sistemi değişikliklerini içeren paketin bu açıdan dava konusu olması mümkün değildir. Yani, daha baştan dava açmak amaçsız ve imkansız bir girişim olacaktı.
İkincisi… Bu nokta daha da önemli. Kemal Kılıçdaroğlu, alışılagelmiş bir CHP davranışını, klasik bir parti şablonunu bozarak, partisinin sırtında ağır bir yük olan 367 hatırasının canlanmasını da engelledi. Yüksek yargıdan istediği kararı çıkarmak, CHP’nin sistem tarafından kaynaktan avantajlı olduğu yılların doğal bir durumuydu. Hatta bu ilişki doğal bir siyasi faktördü. Partiler seçim kazanır, iktidar olur ama altın hisse CHP ve paydaşlarının elinde bulunurdu. Dün aldıkları AYM’ye müracaat etmeme kararı bir anlamda bu dönemin sonunu da ilan etmiş oluyor. Nitekim, Kılıçdaroğlu’nun şu ifadesi de bunun teyididir: