Kudüs, İsrail’in başkenti olarak ABD tarafından tanındıktan sonra hem Türkiye’den hem de İslam dünyasından yükselen tepkilerde bariz bir hayal kırıklığı gözleniyor. Dahası, böyle bir muameleye maruz kalmanın yaşattığı aşağılanma ve buna bağlı olarak isyan duygusu… Bir buçuk milyarlık coğrafyada hemen hergün arkası kesilmeyen bir övünme ve hamaset yaşanırken bir imzayla gerçeğin böyle olmadığının anlaşılması tabiatı gereği bu sonucu doğuracaktı. Oysa başkent ilanı geleceği belli olan bir karardı. 6 Aralık finali 20 yıldır masadaydı ve İslam düşmanlığının ayaklı sembolü Trump’un seçim kampanyasıyla birlikte kapağı çoktan açılmıştı. Bir yıldır da nihai adım için hazırlıklar yapılıyordu. Yani, bir tepki gösterilecek veya mukabil bir diplomatik hamle yapılacaksa yeterli zaman vardı. Değerlendirilmedi… Esasen, en az bunun kadar can yakıcı başka bir süreç de hak ettiği reaksiyonu görmedi. İsrail yıllardır adım adım yeni yerleşim birimleri ilan edip kağıt üzerinde değil gerçekte Filistin’i yok ediyordu. İşgal altındaki Filistin topraklarında 500 bin kişilik neredeyse küçük bir devlet kadar bölge İsrailleştirildi… Bütün süreç hem dünyanın hem de İslam dünyasının gözü önünde oldu-bitti. *** Toplamda İslam dünyasının Filistin sorunuyla sözde ve retorikte olduğu gibi alakadar olmadığı anlaşıldı.