Seçim atmosferinin tabiatı aktüel meselelerin konuşulmasını mecbur kılmaktır. Toplum yakın dönemdeki problemlere göre karar verir, iktidar/muhalefet oy isteyenler de mecburen bu bahiste derinleşirler. Seçime bir yıldan az kaldığı için tabiatı gereği sırasıyla ekonomi, hayat pahalılığı, işsizlik, kur, gelir dağılımı adaletsizliği daha çok gündem olmak zorundadır. Sadece partiler değil ve sadece seçim için değil, herkes her zaman ülkenin geleceği için bunu konuşmak zorundadır. Siyasi sahnede ise, muhalefet kötü ekonomiyi ve bunun yolsuzluk ve yozlaşma gibi sonuçlarını konuşur, iktidar ise konuyu değiştirmek için elinden geleni yapar. İktidarın hemen hergün birbiriyle alakasız konulara ağırlık vermesi; bazen uzaydan bazen Yunanistan’dan bahis açması bundandır. Zira, ekonomi üzerinden konuşmak hangi cümleyi kurarsanız kurun muhalefetin propagandasına ortak olmak demektir.
Artık, “Kabul ediyoruz bazı sorunlar var ama bunların nedeni dış güçler” demek bile yeterli olmuyor. Çünkü, tek başına gıda enflasyonu veya akaryakıt fiyatlarındaki otomatik artışlar bile iktidarın ve muhalefetin propaganda gücünün ötesinde etki sağlıyor. Fakir zengin, beyaz yakalı mavi...