Dünyada esen aşırı sağcı, ırkçı, ötekileştirici rüzgârlar temelde ABD ve Avrupa’nın siyasi elitlerinin başarısızlığının ilanıdır. İnsan hakları, hukuk ve demokrasi ile buna bağlı olarak korunması gereken hakların örselenmesine seyirci kalan liderler, diplomatlar ve bürokratlar yeni dalganın önünü açtılar. Bir başka ifadeyle, ortak değerler üzerinden siyaset yapan elitler geri kalmış ülkelerin ve dezavantajlı kitlelerin sorunlarını çözemediler ve bu problemler ülkelerine yansıdığında tamamen çaresiz kaldılar. Böylelikle, birer birer iktidarları kaybetmeye başladılar veya en iyi ihtimalle şoven ve ırkçı siyasi partilerin sistem üzerindeki paylarının artmasına mani olamadılar. ABD bunu yaşamaktadır… Demokrat iktidar küresel sorunları sevk ve idare etmekteki beceriksizliğine ilaveten ülkesindeki göçmenler dahil bütün azınlıklar hakkında karar veremediği için Trump’ın gelişine seyirci kaldı. Sadece demokrat siyasetçiler değil, entelekteüller, akademisyenler, bürokrasi ve benzeri kurumlar da yaşanan süreçte gereken sorumluluğu alamadığı için ABD şimdi yaşamakta olduğu gerilemeye mahkum oldu. Sorun sadece Trump iktidarının varlığı değil, beraberinde hukuk, basın özgürlüğü, kadın ve göçmen hakları, farklılıkları saygı gibi temel değerler de aşınıyor. Standartlar, ilkeler, prensipler, referanslar ahlaki otorite olma vasfını yitiriyor. Rüzgâr dindiğinde bile bazı değerlerin gücü ve tesiri eskisi gibi olmayacak veya geri dönüşleri zaman alacak… Brezilya da aynı yola girdi bile… *** Ve benzer bir rüzgâr epeyidir Avrupa’da esiyor… Irkçı partilerin Fransa ve Almanya’da iktidarı hemen yanıbaşına kurulduklarını, iktidar olamasalar bile iktidarı nasıl etkiledikleri görülüyor. Yönetmekten daha tehlikeli bir akım, sistem üzerinde karar bir gölge olarak büyüyor.