Son zamanlarda ne zaman uluslararası ilişkilerden bahis açılacak olsa mesele hemen vatan hainliği/vatanperverlik eksenine oturuyor. Avrupa Birliği bunun en sansasyonel örneğidir. Başlangıç dönemlerinde NATO üyeliği konusu da böyle tartışılırdı. Dünyayla ilişkilerde tercihimiz esasında ne NATO ne de AB müzakereleridir. Türkiye, uluslararası ticaret düzeni ve finans sisteminin bir parçası olmaya karar verdiğinde zaten en büyük adımları atmış oldu. Bu karar da çok basit olarak dış ticaretle zenginleşme, içeride üretim ve istihdam, daha yüksek refah ve toplamda da sistemin bir parçası olmakla güvenlik elde etme amacı taşıyordu. Ne kadar çok ticaret yapılırsa, ne kadar çok karşılıklı ilişki sağlanırsa, çatışma ve gerilim; dolayısıyla da savaş ihtimali azalır.
Bütün ülkelerin kullandığı ve geliştirmek istediği yöntem budur. Ticaret, her alanda ilişkileri güvence altına alan, ülkeleri birbirine mecbur kılan bir araçtır. Gelişmiş demokrasilerden gelişmekte olan demokrasi ve hukuk sistemlerine kadar bütün ülkelerin prensibi budur.
***
Bugünlerde dünyada esen aşırı sağ rüzgarlara rağmen onyıllar boyunca bunda da büyük ölçüde muvaffak olunmuştur.