Demokratik dünya, demokrasi olmayan coğrafyaları dönüştürme gücünü kaybettiği gibi kendi varlığını koruma sorunuyla başbaşa kalmış bulunuyor. Bırakın demokrasinin ve insan haklarının geri olduğu ülkelere baskı yapmayı ve onları olumlu istikamette yönlendirmeyi kendi değerleri bile tehditler karşısında çaresizlik yaşıyor. Bundan dolayıdır ki Avrupa ve ABD’nin temel haklarda referans gücü bitti, bitiyor. Otokratik, ayrımcı, dışlayıcı ve temel hakları tanımayan yeni siyasetin dünyası kaygı verici bir şekilde alan genişletiyor. ABD, Rusya, Filipinler, Polonya, Macaristan, Venezüela, Meksika’dan sonra şimdi de Brezilya Jair Bolsonaro’nun koltuğa oturmasıyla birlikte aynı rüzgâra teslim olmuş durumdadır. İnsanlığın ve ülkelerinin tecrübelerini dışlayan liderler toplumları sonu belirsiz bir maceraya doğru sürüklüyor. Dünyanın ürkütücü bir şekilde demokrasi marifetiyle demokrasiden uzaklaştığı bir dönemin tam ortasındayız. Yükselen bu dalga, sadece otoriter rejimlere teslim olan ülkeleri değil demokratik kurumları sağlam olanları da etkiliyor. Çünkü ırkçı, ayrımcı ve kural tanımaz siyaset bu ülkelerin merkezine doğru yürüdükçe merkezin dili de bu etkinin altında kalıyor. Geleneksel liberal demokrasilerin ve bu siyasetin elitlerinin sorunları çözmekte yetersiz kalışı, dünyanın yaşadığı problemlere karşı çözüm üretememeleri ve benzeri faktörlerin otoriterizme fırsat tanıdığı bir gerçektir.