Siyaset, olması gerekenden çok daha fazla hayatımızın merkezindedir. Merkezi siyasetin dili, bakış açısı, gerilimi, vizyonu veya vizyonsuzluğu hepsi birden sokağın ve sıradan insanların hayatını belirliyor. Konuşmalarını, aidiyetlerini, dostluklarını, samimiyetleri ve garezlerini şekillendiriyor. Bir siyasi görüşe yakın olmak bile çoğu kez yeterli olmadığı için, fanatizm boyutunda pozisyon almak zarureti doğuyor. İktidar ile muhalefet birbirlerine nasıl davranıyorsa, iktidar ve muhalefetin tabanları da aynı tarzı benimsiyor. En önemlisi de sokaktaki insanın dili ve bakış açısı merkezin tarzı ve tavrıyla birebir örtüşüyor. Tahammül ya da tahammülsüzlük sınırları da örtüşüyor… Siyasal merkezler neyi seçiyorsa insanlar onu seviyor, neyi sevmiyorsa sevmiyor. Bir demokraside sıradan; yani politikacı olmayan insanların politikayla ilgileri makbul sayılabilir ama Türkiye toplumunun içinde bulunduğu politize hal makul sınırlar içerisinde sayılamaz. Zira, toplumun bir siyasi partiye ilgisi ya da karşıtlığı doğal olmakla birlikte eleştiri ve sorgulamayı da içerir. Bütün politika ve söylemlere mutlak sadakat demokrasinin gerektirdiği denetim imkanını zayıflatır.